NEWULİFE MİNERAL KOMBİNASYONLARI
MİNERALLER
NEWULİFE BAKIR MİNERALİ
-
İçindekiler
-
Bakır Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
-
Bakır Minerali Nedir?
-
Bakır Mineralinin Faydaları Nelerdir?
-
Bakır Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
-
Bakır Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Bakır Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
İnsan vücudunun büyük kısmı minerallerden oluşur. Mineraller canlıların vücudunda üretilemeyen ancak hayati fonksiyonların devamı için elzem olan inorganik, yani içeriğinde karbon bulunmayan maddelerdir. Mineraller, enzimlerin yapısına katılarak insan vücudunda düzenleyici olarak görev alır. Mineraller organizmada gereksinimlerine göre sınıflara ayrılır. Kalsiyum, potasyum, sodyum, fosfor, magnezyum gibi elementler, makro elementlerdir ve organizmada bu minerallere duyulan gereksinim fazladır. Bakır, demir, çinko, selenyum gibi mineraller ise vücutta daha az bulunduklarından mikro (iz) element adını alırlar. Ancak her mineralin vücut için ayrı önemi vardır. İz elementlerden biri olan bakır minerali de sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Bakır minerali nedir? Bakır mineralinin faydaları nelerdir? Bakır minerali hakkında daha fazla bilgi edinmek yazının devamını inceleyebilirsiniz.
Bakır Minerali Nedir?
Mineraller insan ve hayvanların vücudu için gerekli olan ancak canlıların vücudunda sentezlenemeyen elementlerdir. Canlılar, mineral ihtiyaçlarını hava, su ve bitkiler aracılığıyla karşılarlar. Mineraller içerisinde en önemlilerinden bir tanesi de bakır mineralidir. Bakır minerali doğada fazla miktarda bulunur. Bakır, Latincede cuprum şeklinde ifade edilir. Bu nedenle bakırın simgesi CU şeklindedir. Atom numarası 29 ve simgesi CU olan bakır minerali, periyodik cetvelin 4. periyodunda bulunur. Bakır, yumuşak ve çok esnek bir metaldir. Neolitik çağdan bu yana çeşitli eşyaların yapımında, endüstride sıklıkla kullanılan bakırın, 1818 yılında Buckolz tarafından canlıların dokusunda da bulunduğunun keşfedilmesinden bu yana, insan sağlığına olan etkileri üzerine araştırmalar devam etmektedir. Bakır, vücudun bütün doku ve hücrelerinde bulunan, büyüme ve gelişmede önemli görevler üstlenen esansiyel bir mineraldir. Bakırın insan vücudundaki emilimi, duodenum yani onikiparmak bağırsağında ve midede gerçekleşir. Günlük olarak alınan bakırın bir kısmı bu iki sindirim sistemi organı tarafından emilirken geri kalan kısmı idrar ve terle vücuttan atılır. Bakır da diğer mineraller gibi enzimlerin yapısına katılarak vücutta düzenleyici olarak görev alır. Bir başka ifadeyle bakırın en önemli görevlerinden bir tanesi, enzimlerin çalışmasına yardımcı olmaktır. Canlı organizma için önemi bu kadar büyük olan bu değerli mineral, vücutta üretilmediğinden vücudun günlük bakır ihtiyacını mutlaka dışarıdan besinler yoluyla veya gıda takviyeleri yardımıyla karşılamak gerekir. Bakırın eksikliği halinde çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabileceği gibi fazlalığı halinde de vücutta olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. Bu nedenle bakır içeren gıdalar veya gıda takviyeleri kullanırken, bakır için belirlenen günlük tüketim miktarına uymaya özen göstermek gerekir.
Bakır Mineralinin Faydaları Nelerdir?
Yetişkin bir insanın vücudunda yaklaşık olarak 50-120 mg bakır bulunur. Bakır çeşitli doku ve organlarda depo edilir. Mide ve duodenumda emilimi gerçekleşen bakır, buradan karaciğere taşınır ve karaciğerde depolanır. Bu nedenle, bütün doku ve organlarda bulunmakla birlikte karaciğer, bakırı bünyesinde en çok bulunduran organdır. Bunun yanında kalp, böbrek ve beyinde de bakır bulunur. Vücuttaki bakırın yarısı ise kas ve iskelet sisteminde bulunur. Hemen hemen bütün doku ve organlarda bulunan bakırın insan sağlığına sayısız faydası vardır. Bakır yaşamın başlangıcından sonuna kadar büyüme ve gelişmeyi destekler. Bakırın faydalarından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
-
Bakırın en önemli faydalarından bir tanesi, normal bağ dokusunun korunmasına katkıda bulunmasıdır. Bu özelliği sayesinde kemiklerin ve eklemlerin gelişmesinde rol oynar. Aynı zamanda kemiklerdeki kolajen üretimini destekleyerek kemiklerde yaşlanmaya bağlı oluşması muhtemel yıpranmaları geciktirir.
-
Bakır, alyuvarlarda bulunan ve görevi oksijen taşımak olan hemoglobin üretiminde aktif rol oynar.
-
Bakır minerali sinirlerde bulunan miyelinin üretimini destekler ve miyelinin onarılmasına yardımcı olur. Böylece merkezi sinir sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur. Beyindeki sinir sisteminin dengelenmesinde önemli rol oynar.
-
Bakır aynı zamanda antioksidan özelliğe sahiptir. Bu sayede vücutta dolaşan serbest radikallerle savaşarak bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur. Bunun yanında antiinflamatuvar etkisi sayesinde iltihap ve ödemin giderilmesinde rol oynar.
-
Bakır, melanin üretiminde görev alarak saç ve cilt pigmentasyonunun normal fonksiyonuna katkıda bulunur. Melanin ve pigment üretiminde rol alan bakır minerali, yaşlanmaya bağlı ciltte görülen etkilerin en aza indirilmesine yardımcı olur.
-
Bakır, hayati öneme sahip tiroit bezinin sağlıklı çalışmasını sağlayan önemli bir mineraldir. Tiroit hormonlarının, serbest T3 ve serbest T4 hormonlarına dönüşmesine yardımcı olur.
-
Bakır, bağışıklık sisteminden merkezi sinir sistemine kadar pek çok doku ve organın çalışmasına katkı sağlayan, histamin metabolizmasında rol oynar.
Bakır Minerali Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
Bakır, karaciğer, kalp, böbrek ve beyin gibi organlarda depolanabilir bir mineraldir. Bu nedenle bakır minerali eksiklik belirtileri geç fark edilebilir. Bakır mineralinin eksikliği vücutta pek çok sağlık probleminin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bakır minerali eksiklik belirtilerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
-
Bakır, enerji metabolizmasında aktif rol alan bir mineral olduğundan eksikliği halinde yorgunluk, bitkinlik gibi şikayetlere sık rastlanır.
-
Bakır, hemoglobin üretimini destekler; demirin karaciğerde emilimine yardımcı olur. Bu nedenle bakır minerali eksikliğinde demir metabolizması düzgün çalışamaz ve anemi (kansızlık) ortaya çıkabilir. Kansızlık neticesinde halsizlik, çarpıntı, baş dönmesi gibi problemler görülebilir. Dolayısıyla demir eksikliğine bağlı kansızlığın sebeplerinden bir tanesi de bakır minerali eksikliğidir. Bu nedenle demir eksikliği bulunan kişilerde, bakır eksikliğinin olup olmadığının da incelenmesi gerekir.
-
Bakır minerali eksikliğinde kemiklerde bulunan kolajen üretim metabolizmasında aksaklıklar meydana gelebilir. Buna bağlı olarak kemik ve eklemlerde ağrı ortaya çıkabilir.
-
Bakır minerali, miyelin kılıfının yapımı ve onarımında rol aldığından, eksikliği halinde ellerde, kollarda ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülebilir. Bunların yanında merkezi sinir sisteminin düzgün çalışmaması neticesinde yürümede güçlük, denge bozukluğu gibi sorunlar da ortaya çıkabilir.
-
Bakır minerali eksikliğine bağlı olarak saç dökülmesi ve cilt problemleri ortaya çıkabilir. Saçların erken beyazlaması ve soluk bir cilt, bakır eksikliğinin en yaygın belirtileri arasındadır.
-
Bakır minerali eksikliğinde virüs, bakteri ve mantar kaynaklı enfeksiyonlara yakalanma riski artabilir.
-
Bakır minerali, tiroit bezinin düzgün çalışmasına yardımcı olan önemli bir elementtir. Bu nedenle bakır minerali eksikliğinde tiroit bezinde işlev bozukluğu, buna bağlı olarak büyüme, gelişme, üreme sistemlerinde farklı sağlık sorunları ortaya çıkabilir.
-
Kadınların adet dönemlerinde vücutlarından bir miktar bakır atılır. Bakır eksikliği olan kadınlarda adet dönemleri daha sancılı geçebilir.
-
Yapılan bilimsel araştırmalara göre bakır mineralinin eksikliğinde kötü huylu kolesterolde yükselme, iyi huylu kolesterolde azalma meydana gelebilir.
-
Bakır minerali eksikliği, ruh sağlığı üzerinde de olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bakır Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
Mineraller vücutta üretilmezler; bu nedenle insanlar bakır ihtiyacını dışarıdan hazır olarak karşılarlar. Bakır minerali eksikliğinin en önemli nedeni, bakır ihtiva eden besinlerin yeterli miktarda tüketilmiyor olmasıdır. Bakırın vücuttaki emiliminde bir aksaklık olması halinde de bakır minerali eksikliği ortaya çıkar. Bakırın emilimi midede ve onikiparmak bağırsağında gerçekleşir. Bu organlarda ortaya çıkan sağlık sorunları, bakırın emilimini olumsuz etkiler vücutta yeterli miktarda bakır depolanamaz. Örneğin; reflü, gastrit, ülser gibi rahatsızlıklar veya bağırsak enfeksiyonları, bakır emilim metabolizmasını bozarak eksikliğine neden olabilir. Bunlara ek olarak, fazla miktarda antibiyotik kullanımı sonucunda bağırsak florasının bozulması ya da uzun süreli mide asidi önleyici ilaç kullanılması da bakır mineralinin emilimini olumsuz etkiler. Mineraller vücudun olmazsa olmaz elementleridir. Her mineralin vücuttaki görevi ayrıdır. Bir mineralin eksikliği diğer mineraller telafi edilemez. Ancak mineraller birbirleri ile etkileşimde bulunabilir ve birbirlerinin yapısını, emilimini etkileyebilir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre fazla miktarda çinko alan kişilerde bakır minerali eksikliği görülebilir. Vitaminler de mineraller ile etkileşimde bulunur ve birbirlerinin görevlerini destekler. C vitamini, demirin emilimini artıran vitaminlerden bir tanesidir. C vitamininin fazla tüketilmesi halinde de bakır eksikliği ortaya çıkabilir.
Bakır Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Bakır minerali eksikliği, immun sistem olumsuz etkilediğinden enfeksiyonlar karşısında vücudun direnci kırılabilir; saç ve cilt problemleri, eklem problemleri, kansızlık gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Ancak bunun yanında bakır mineralinin eksikliği kadar fazlalığı da çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bakır mineralinin eksikliğinde olduğu gibi fazlalığı halinde de ruhsal sorunlar, eklem ağrıları, saç ve cilt problemlerine neden olabilir. Bakır mineralinin fazlalığı halinde Wilson hastalığı olarak bilinen karaciğer, böbrek, beyin gibi organlarda bakır birikmesi sonucunda ortaya çıkan bir hastalık görülebilir. Bakır minerali fazlalığı belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
-
Bilimsel araştırmalara göre bakır mineralinin fazlalığı ile kanser arasında ilişki olduğu düşünülür.. Akciğer kanseri ve gastrointestinal sistem kanseri tanısı almış hastaların serum bakır düzeyleri incelendiğinde kandaki bakır minerali düzeylerinin olması gerekenin üzerinde olduğu görülür.
-
Bakır mineralinin fazlalığının en önemli nedenlerinden bir tanesi Wilson hastalığıdır. Wilson hastalığı, genetik geçişli bir hastalıktır. Hastalığın ortaya çıkmasını takiben saç ve ciltteki bakır seviyeleri düşerken karaciğerde bakır miktarı artmaya başlar. Bu durumun neticesinde karaciğerde fonksiyon bozuklukları ortaya çıkar. Karaciğerin işlevinde bozulma meydana gelmesi ile birlikte sarılık, iştahsızlık, kusma gibi belirtiler ve karaciğerin kronik hastalıklarından olan siroz, hepatit gibi hastalıklar ortaya çıkabilir.
-
Bunların yanında bakır mineralini içeren gıdaları fazla miktarda tüketen kişilerde eklem ve kas ağrıları ortaya çıkabilir.
-
Bakır, demir emiliminde ve hemoglobin üretiminde rol alan önemli minerallerden olduğu için fazlalığı halinde vücutta bakır birikimine ek olarak demir birikmesi meydana gelebilir. Demir birikmesi ise dalakta büyüme, kardiyovasküler hastalık riski gibi pek çok sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bu nedenlerle bakır içeren yiyecekleri tüketirken önerilen günlük alım miktarına dikkat edilmesi gerekir. Yetişkinlerde günlük 2-3 mg, çocuklarda 1-2 mg bakır alımı önerilir. Bakır, doğadaki pek çok besin maddesinde bulunan bir mineral olduğu için dengeli ve düzenli beslenen kişilerde bakır eksikliğine sık rastlanmaz. Bakır içeriği bakımından zengin besinler şu şekilde sıralanabilir:
-
Ceviz, fındık, badem gibi kabuklu yemişler,
-
Midye, hamsi, palamut gibi deniz ürünleri,
-
Karaciğer, dalak, böbrek gibi sakatatlar,
-
Mercimek, nohut gibi kuru baklagiller,
-
Kırmızı ve beyaz et,
-
Fasulye, bezelye, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler,
-
Arpa, buğday, yulaf gibi tahıllar
Bunlara ek olarak, yemek yapmak için kullanılan bakır kaplar, kahve yapımında kullanılan bakır cezveler de bakır kaynağı olarak kabul edilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu kapların doğru kullanımı ve bakımıdır. Aksi takdirde bakırın yapısı bozulacağından olumsuz etkiler ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bakır minerali hayati fonksiyonların devamında önemli rol oynayan minerallerden bir tanesidir. Bakır mineralinin eksikliği ve fazlalığı önemli sağlık sorunlarına neden olabilir. Siz de sağlıklı bir yaşam için gerekli tahlillerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
Referanslar
-
https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-hareketli-hayat-db/Yayinlar/kitaplar/TBSA_RAPOR_KITAP_20.08.pdf
-
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1186187
-
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/196241
-
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/61138/mod_resource/content/0/M%C4%B0NERALLER%20fl%2Ccu%2Cmg%2Cmn%2Czn.pdf
-
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/219809
-
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/93772/mod_resource/content/0/mineral%20ve%20beslenmede%20%C3%B6nemi.pdf
-
https://sistem.nevsehir.edu.tr/bizdosyalar/f8a987205a58ceb7eaee605ea5ee4314/Sa%C4%9Fl%C4%B1kl%C4%B1%20Ya%C5%9Fam%20ve%20Beslenme_11.Ders.pdf
-
http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/8339/10273403%20REF.%20No%20%20%20%20%20K%C3%9CBRA%20YURTSEVEN.pdf?sequence=1&isAllowed=y
-
http://megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/vitamin%20Ve%20Mineral%20Maddeler.pdf
-
http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/35054.pdf
-
https://www.journalagent.com/terh/pdfs/TERH_2_3_260_264.pdf
-
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/01/20170126M1-5-1.pdf
-
http://www.mining.org.tr/en/download/article-file/377037
NEWULİFE ÇİNKO MİNERALİ
-
İçindekiler
-
Çinko Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
-
Çinko Minerali Nedir?
-
Çinko Mineralinin Faydaları Nelerdir?
-
Çinko Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
-
Çinko Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
-
Çinko Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Çinko Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
Vitamin ve mineraller, vücuttaki pek çok metabolik yolakta görev alan moleküllerdir. Mikronutrientler grubu altında yer alan vitamin ve minerallerin eksikliğinde görev aldıkları metabolik olaylarda aksamalar görülebilir, genel sağlığı olumsuz yönde etkileyecek durumlar oluşabilir. Bu nedenle kişilerin günlük olarak yeteri miktarda vitamin ve mineral alması gerekir.
Çinko Minerali Nedir?
Çinko; mavimsi açık gri renkte, kırılgan bir metaldir. Antik çağlardan beri bilinmekte olan çinko, çok sayıda farklı alaşımın yapısında yer almıştır. Çinko elementi hakkındaki bilgilerin genişlemesiyle birlikte bu madde otomotiv sektöründe parça üretiminden organik madde sentezine, saat yapımından pil bileşeni olmaya kadar pek çok farklı alanda kullanılmaya başlanmıştır. Çinko minerali, insan vücudunda da önemli görevlerde yer alır. Vücutta eser miktarda bulunan çinko; saç sağlığından DNA sentezine, cilt görünümünden makro besin metabolizmasına kadar uzanan geniş bir yelpazedeki olaylarda rol oynar. Çinko elementinin vücutta yeterli miktarda bulunması, bu mineralin yer aldığı metabolik olayların sorunsuz bir şekilde devam etmesi için oldukça önemlidir. Diğer vitamin ve minerallerde olduğu gibi çinkonun eksikliği de vücutta istenmeyen bazı sağlık sorunlarına yol açabilir.
Çinko Mineralinin Faydaları Nelerdir?
Çinkonun vücutta çok sayıda görevi vardır.
Çinkonun vücuttaki başlıca rollerinden biri, 100’den fazla enzimin çalışması için gerekli olmasıdır. Enzimler, vücuttaki metabolik olayların gerçekleşmesini sağlayan katalizörlerdir. Enzimlerin düzgün çalışmaması, ilgili metabolik olayın gerçekleşememesine yol açar ve bu durumun vücutta oldukça kötü etkileri olabilir. Protein yapıda olan enzimler, optimal şekilde çalışabilmek için bazı mineral ya da vitaminlere ihtiyaç duyabilir. Bu vitamin ve minerallerin eksikliği de enzimlerin yeterli ölçüde işlev görmesine engel olarak metabolik yolakların aksamasına neden olur. Nükleik asit sentezi, yağ asidi metabolizması gibi olayları katalizleyen enzimler, optimal etki gösterebilmek için çinkoya ihtiyaç duyar. Dolayısıyla çinko eksikliğinde, çalışmak için bu minerale gereksinim duyan enzimlerin etkisi azalır, ilgili metabolik yolaklarda problemler meydana gelebilir.
İnsanlarda küçük yaşlarda büyüme ve gelişme, yetişkinlikte ise yenilenme için hücre bölünmesi oldukça kritik bir rol oynar. Hücre bölünmesi, adından da anlaşılacağı üzere, insan vücudundaki hücrelerin ikiye ayrılarak sayıca artmasına verilen addır. İnsan vücudunda sperm ve yumurtanın döllenmesi sonucu oluşan zigot aşamasından yaşamın son gününe kadar hücre bölünmesi devam eder. Hayatın başlangıcında oldukça hızlı olan hücre bölünmesi, büyüme ve gelişmenin temelini oluşturur. İlerleyen yaşlarda büyüme tamamlanmış olsa da sindirim epitelinin yenilenmesi, saç ve tırnak uzaması, cilt hücrelerinin yenilenmesi gibi süreçlerde hücre bölünmesi aktif olarak devam eder. Bölünmenin sorunsuz olarak gerçekleşebilmesi için hücre çekirdeğindeki genetik materyalin yani DNA’nın kopyalanması gerekir. Yine bölünme sırasında tek hücreden iki hücre oluşacağı için sonuçta her iki hücreye de yetecek ölçüde protein sentezinin gerçekleşmesi lazımdır. Çinko minerali hem normal DNA sentezinde hem de normal protein metabolizmasında yer alır. Dolayısıyla hücrelerin sorunsuz bir şekilde bölünmesi, büyüme ve gelişmenin devam etmesi, saç, tırnak, cilt sağlığının normal olabilmesi gibi konularda çinko mineralinin katkısı vardır.
Bağışıklık sistemi, vücudu yabancı ve zararlı mikroorganizmalardan koruyan kompleks bir sistemdir. Bağışıklık sistemi ya da diğer adıyla immün sistem içerisinde çok sayıda farklı hücre ve organ yer alır. Bu hücrelerin her birinin, patojen yani hastalık yapıcı mikroorganizmanın bertaraf edilmesinde farklı bir rolü vardır. Bazı hücreler bu patojenlerin vücuda girdiğini diğerlerine haber vermekle görevliyken bazıları bu hücreleri tanıyıp öldürücü hücrelere sunmakla bazıları ise patojen mikroorganizmaları yok etmekle görevlidir. Bağışıklık sisteminde organlar ise bağışıklık hücrelerinin üretiminden, eğitiminden ve depolanmasından sorumludur. Vücudun enfeksiyon hastalıklarına karşı dirençli olabilmesi için immün sistemin sorunsuz bir şekilde çalışması gerekir. Çinko minerali bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur.
Sağlıklı bir insan vücudunun pH değeri 7.35-7.45 arasında yer alır. pH değeri vücuttaki hidrojen iyonlarının bir göstergesidir. Vücutta pH değerinin bu kadar küçük bir aralıkta tutulması asit- baz dengesi sayesinde olur. pH değerinin bu aralığın aşağısına düşmesi veya yukarısına çıkması, vücutta solunum başta olmak üzere hayati pek çok fonksiyonda değişikliklere yol açar. Bu değişikler, sağlık için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla vücuttaki asit- baz dengesi hassas bir şekilde korunmalıdır. Çinkonun vücuttaki görevlerinden birisi de asit- baz metabolizmasında görev alarak bu hassas dengesinin korunmasına yardımcı olmaktır.
Görme, insan vücudunda oldukça önemli bir duyusal fonksiyon olmakla birlikte bir o kadar da hassastır. Görme ile ilgili problemler geçmişte daha çok ileri yaş grubunu etkilese de günümüzde artmış ekran süresi, sağlıksız beslenme gibi pek çok faktör nedeniyle görme sorunları genç yaştaki bireyleri de etkiler hale gelmiştir. Vücutta normal görme fonksiyonuna katkıda bulunan mikro besinlerden en bilineni A vitaminidir. A vitamini eksikliğinde görme duyusunda problemler ortaya çıkabilir. Ancak normal görme fonksiyonu ile ilişkili tek mikro besin A vitamini değildir. Çinko ise hem A vitamini metabolizmasına hem de normal görme fonksiyonlarına katkı sağlar.
Kemikler sürekli yıkım ve yeniden yapım aşamasında olan aktif bir yapıdır. Yani sanılanın aksine yekim yapımı büyüme çağının bitimi ve yetişkinliğe geçiş ile sona ermez. Hem kemik yapımı hem de kemik yıkımı ömür boyu devam eder. Büyüme evresinde kemik yapımı fazlayken ileri yaşa gelindiğinde ise yıkımı ön plana geçer. Sürekli devinim halinde olan bu yapıların sağlıklı olması genel vücut sağlığı açısından oldukça önemlidir. Çinko, normal kemik sağlığının korunmasında önemli bir mineraldir. Çinko eksikliğinde kemik sağlığı ile ilgili sorunlar ortaya çıkabilir.
Çinko Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
Çinko eksikliği, vücutta bulunan çinko miktarının normal değerlerin altında olmasıdır. Farklı sebeplere bağlı olarak gelişebilen çinko eksikliğinde vücudun farklı bölgelerini etkileyen çok sayıda farklı belirti ortaya çıkabilir. Çünkü çinko vücutta hücre bölünmesinden bağışıklık fonksiyonuna, kemik sağlığından yağ asidi oksidasyonuna kadar çeşitli olaylarda görev alır. Çinko eksikliğinde ortaya çıkan belirtiler, çinkonun yer aldığı metabolik yolaklardaki aksama sonucunda ortaya çıkar.
Çinko eksikliğinde görülebilecek semptomlar şu şekildedir:
-
İştahsızlık, istemsiz kilo kaybı
-
Yorgun, halsiz hissetme
-
Ağızda, ciltte tekrarlayan yaralar ya da döküntüler
-
Yara iyileşmesinde gecikme
-
Büyüme ve gelişmede yavaşlama
-
İshal
-
Koku ve tat alma duyularında problemler
-
Saç dökülmesi
-
Enfeksiyona yatkınlık, sık hastalanma
-
Odaklanmada güçlük
-
Görmede sorun yaşama
-
Cinsel disfonksiyon
Çinko eksikliğinde görülebilecek belirtiler, farklı sağlık sorunlarına bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu belirtilerin çinko eksikliğine mi bağlı yoksa başka bir nedene mi bağlı olduğunu anlamak her zaman kolay olmayabilir. Çinko eksikliği tanısı koymak için serum ya da plazma çinko düzeylerine bakılır. Bakılan bu düzeylerin kişinin yaşına, cinsiyetine göre belirlenen değerlerin altında olması eksiklik tablosunu işaret eder.
Çinko Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
Çinko eksikliği toplumda çok sık rastlanan bir durum olmamakla birlikte nadir de görülmez. Çinko eksikliği temel olarak yetersiz çinko alımı, çinko emilimindeki bozukluklar, vücudun artmış çinko ihtiyacı ve çinko atımındaki artış olmak üzere dört temel nedenle ortaya çıkar. Toplumda yer alan bazı gruplar bu dört temelden birine yatkınlık nedeniyle, eksiklik açısından risk altındadır.
Besinlerle alınan çinko başlıca ince bağırsaktan emilerek kana karışır. Gastrointestinal sistem yani sindirim sistemiyle ilgili rahatsızlığı olan kişilerde çinko mineralinin emilimi ile ilgili problemler görülebilir. Çinko emilimin azalması sonucu zamanla kandaki çinko düzeyleri düşmeye başlar ve eksiklik tablosu ortaya çıkar. Gastrointestinal sistem rahatsızlıkları ayrıca bağırsaklardan çinko atımının artmasına neden olarak da çinko düzeylerinin düşmesine yol açabilir. Yine mide ve bağırsakları ilgilendiren cerrahi işlem uygulanmış kişiler de çinko eksikliği açısından riskli grupta yer alır.
Hayvansal besinlerden alınan çinkonun biyoyararlanımı, bitkisel kaynaktan alınan çinkoya göre daha yüksektir. Ayrıca baklagil ve tam tahıllarda bulunan fitat molekülü, çinkoya bağlanarak bu mineralin bağırsaklardan emilimini engeller. Dolayısıyla bitkisel temelli beslenen kişilerde çinko eksikliği görülme ihtimali artar.
Hamilelerde, özellikle gebeliğin başında alt sınıra yakın çinko değeri olanlarda, çinko eksikliği tablosuyla karşılaşılabilir. Bu durum genellikle gebeliğin ilerleyen dönemlerinde anne karnındaki bebeğin çinko ihtiyacının artmasına bağlı olarak gerçekleşir. Emziren kadınlarda da çinko depoları zamanla tükenebilir. Dolayısıyla hem gebe hem de emziren kadınlar çinko eksikliği açısından risk altındadır.
Anne sütüyle beslenen çocukların hemen hemen tüm mikro besin ihtiyaçları süt ile karşılanır. Ancak ilk 6 aydan sonra anne sütü bebeğin artmış çinko ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalabilir. Bu nedenle ilk 6 ayını tamamlamış bebeklerin beslenmesinde çinko içeren ek gıdaların olması ya da bebeklerin çinko ile zenginleştirilmiş formulalarla beslenmesi gerekir. Aksi halde bu yaş grubundaki bebeklerde eksiklik ortaya çıkabilir.
Alkol tüketimi hem bağırsaklardan çinko emilimini azaltır hem de böbreklerden çinko atımını artırır. Dolayısıyla düzenli olarak, orta-yüksek miktarda alkol tüketen kişilerde çinko eksikliği görülme ihtimali artmıştır.
Çinko Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Çinko vücutta depolanan bir mineral değildir. Dolayısıyla eksiklik tablosundan korunmak için her gün yeterli miktarda çinko tüketilmesi gerekir. Çinko içeriği yüksek olan besinler şu şekilde sıralanabilir:
-
Kırmızı et
-
Kabuklu deniz ürünleri
-
Fasulye, nohut, mercimek ve diğer baklagiller
-
Susam, kabak çekirdeği gibi tohum grubu besinler
-
Fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler
-
Peynir, yoğurt gibi süt ve süt ürünleri
-
Yumurta
-
Tam tahıllar
-
Patates, bezelye gibi sebzeler
-
Bitter çikolata
Günlük alınması gereken çinko miktarı yaşa ve cinsiyete göre farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak bakılırsa ihtiyaç duyulan çinko miktarı;
-
0-6 aylık bebeklerde günlük 2 mg
-
7-12 aylık bebeklerde günlük 3 mg
-
1-3 yaş çocuklarda günlük 3 mg
-
4-8 yaş çocuklarda 5 mg
-
9-13 yaş çocuklarda günlük 8 mg
-
14 yaş üstü bireylerde kadınlarda günlük 9 mg, erkeklerde ise günlük 11 mg şeklindedir.
Besinlerle yeterince çinko alamayan kişiler, çinko içeren gıda takviyelerine başvurabilir.
-
Normal asit-baz metabolizmasına katkıda bulunur.
-
Normal karbonhidrat metabolizmasına katkıda bulunur.
-
Normal DNA sentezine katkıda bulunur.
-
Normal makro besin öğeleri metabolizmasına katkıda bulunur.
-
Yağ asitlerinin normal metabolizmasına katkıda bulunur.
-
A vitaminin normal metabolizmasına katkıda bulunur.
-
Normal protein sentezine katkıda bulunur.
-
Normal kemiklerin korunmasına katkıda bulunur.
-
Normal saçın korunmasına katkıda bulunur.
-
Normal tırnakların korunmasına katkıda bulunur.
-
Normal cildin korunmasına katkıda bulunur.
-
Normal görme yetisinin korunmasına katkıda bulunur.
-
Bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur.
-
Hücre bölünmesinde görevi vardır.
Newulife takviye edici gıdadır ve günde 1 adet tüketilmelidir. Dilediğiniz Newulife ürününü size en yakın eczaneden satın alabilirsiniz. Sağlıklı günler dileriz!
NEWULİFE DEMİR MİNERALİ
-
İçindekiler
-
Demir Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
-
Demir Minerali Nedir?
-
Demir Mineralinin Faydaları Nelerdir?
-
Demir Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
-
Demir Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
-
Demir Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
-
Demir Emilimi Nedir?
-
Demir Emilimini Destekleyen Besinler Nelerdir?
-
Günlük Demir İhtiyacı
Demir Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
Demir, insan vücudunda birçok fonksiyona sahip olan önemli bir mineral çeşididir. Bu mineralin yetersiz alımına bağlı oluşan demir eksikliği anemisi ise tüm dünyada yaygın olarak gözlenen bir problemdir. Demir eksikliği ve bu sebeple gelişen sağlık sorunlarından kaçınmak için düzenli ve yeterli bir şekilde demir içerikli besinlerin tüketilmesi gerekir. Besinlere ek olarak, özellikle daha çok demir ihtiyacı bulunan bireyler için takviyeler de bir çözüm alternatifi oluşturur. Demir minerali ve faydaları hakkında detaylı bilgi için yazının devamını takip edebilirsiniz.
Demir Minerali Nedir?
Demir, vücut açısından birçok farklı işlevde kullanılan bir mineral ve element türüdür. Demir minerali, kanda oksijen taşınımından sorumlu olan hemoglobinin yapısında yer alır. Dolayısıyla tüm vücudun oksijen ihtiyacının karşılanmasında önemli bir role sahiptir. Kasların enerji üretmesi için gerekli olan oksijenin kullanılabilmesi için de demir gereklidir. Bunun dışında yapısında demir bulunduran veya bu mineral ile çalışabilen birçok protein ve enzim türü de mevcuttur. Tüm bu sebeplerden ötürü her bireyin, yeterli miktarda demir tüketmesi gerekir. Gerekli düzeyde demir minerali alan kişiler, bu elementin faydalarından yararlanabildikleri gibi eksikliği sonucunda gözlenen problemlerden de kaçınabilirler.
Demir Mineralinin Faydaları Nelerdir?
Demir minerali, vücuttaki birtakım temel fonksiyonların sürdürülebilmesi için kritik öneme sahiptir. Bununla birlikte, farklı sağlık problemlerinin önlenmesi veya hafifletilmesi amacıyla da demir kullanılır. Demir faydaları ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
-
Hamilelik dönemi: Gebelik dönemi içinde, bebek için gerekli oksijen de anne tarafından karşılanır. Bu nedenle oksijeni taşıyan kırmızı kan hücrelerinin üretimi, hamilelik döneminde artar. Sonuçta daha fazla demire gereksinim söz konusudur. Özellikle ilerleyen hamilelik süreci boyunca artan bir demir ihtiyacı bulunur. Dolayısıyla hamile bireyler için dikkatli hazırlanan bir beslenme programı ve hekim tarafından gerekli dozlarda demir takviyesi önerilebilir.
-
Anemi: Vücutta yetersiz hemoglobin sebebiyle oksijen taşınımının aksamasına anemi denir. Birçok farklı sebepten ötürü anemi oluşabilir. Kronik rahatsızlıklar ve demir eksikliği ise anemiye yol açan sık nedenler arasında yer alır. Bu tür durumlarda kullanılan demir takviyeleri, hemoglobin üretimine destek olarak anemi semptomlarının iyileştirilmesine katkı sunabilir.
-
Çocuklarda nefes tutma atakları: Toplumda “katılma nöbetleri” olarak da bilinen nefes tutma atakları, genellikle küçük yaş gruplarında gözlenen bir durumdur. Yapılan araştırmalar, bu problemin gözlendiği çocuklardaki demir düzeylerinin genel olarak düşük olduğunu gösterir. Bilimsel çalışmalarda, demir eksikliğinin giderilmesi sonucunda bu atakların sayısında da azalma olduğu yönünde sonuçlar mevcuttur.
-
Hafıza ve düşünme becerileri: Bilişsel beceriler, demir eksikliğine bağlı şekilde olumsuz etkilenebilir. Düşük demir seviyelerinin normal düzeye getirilmesi sonucunda, bilişsel fonksiyonlar güçlendirilerek hafıza iyileştirilebilir. Demir eksikliği gözlenen çocukları kapsayan bilimsel araştırmalarda, demir takviyeleri sayesinde öğrenme, hafıza ve düşünsel becerilerde artış gözlenir.
-
Kalp sağlığı: İstatistiksel çalışmalara göre kalp yetmezliği gözlenen bireyler arasında demir eksikliği, %20 oranında gözlenir. Bu amaçla doktorlar tarafından gerek görüldüğü koşullarda damar yoluyla demir desteği sağlanabilir. Damar yoluyla verilen demir takviyeleri yalnızca doktor onayı ile kullanılabilir. Ek olarak, aşırı demir alınmasına bağlı olarak da koroner kalp rahatsızlıkları gözlenebilir. Bu nedenle, kalp sağlığı amacıyla kullanılan demir takviyeleri için hekime danışılmalıdır.
-
Huzursuz bacak sendromu: Kişide kontrol edilemeyen bir dürtü sonucunda bacağın sıkça hareket ettirilmesi şeklinde gözlenen bir problem olan huzursuz bacak sendromu, özellikle gece ve uyku saatlerinde sıkça meydana gelir. Bu konuda yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, huzursuz bacak sendromuna sahip bireylerde demir takviyesi ile semptomların hafiflediği gösterilir.
-
Atletik performans: Atletik faaliyetlerde bulunan bireyler, artan bir oksijen ve enerji gereksinimi söz konusudur. Menstrüasyon (adet) gören veya vejetaryen beslenen atletlerde ise yetersiz demir alımı sebebiyle bu gereksinim karşılanmayabilir. Yapılan araştırmalarda, demir eksikliği açısından riskli gruplarda verilen demir takviyeleri sayesinde egzersiz performansının arttığı belirtilir.
Demir Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
Demir, vücut için birçok işlevde görev yapan bir mineral olduğundan dolayı eksikliği sonucunda da birtakım belirtiler gözlenir. Yapımı sırasında demir kullanılan protein ve enzimler, yetersiz fonksiyon gösterebilir. Bu nedenle farklı sistemlerde ve organlarda yapısal, işlevsel bozukluklar oluşabilir. Demir mineralinin eksiklik belirtileri ise aşağıdaki gibidir:
-
Halsizlik
-
Sersemlik
-
Odaklanma güçlüğü
-
Soğuk hassasiyeti
-
Nefes darlığı
-
Hızlı kalp atımı, yüksek nabız
-
Soluk cilt rengi
-
Tırnakların sık kırılması
-
Saç dökülmesi
Demir eksikliğine bağlı olarak gözlenen problemlerin başında anemi gelir. Demir eksikliği anemisi olarak tanımlanan bu durum, yetersiz hemoglobin ve kırmızı kan hücresi üretimi ile kendini gösterir. Demir eksikliğinin hafif gözlendiği durumlarda genellikle fark edilmeyen veya ciddi olmayan belirtiler oluşurken şiddetli formlarda, ciddi anemi bulguları gözlenir. Bu nedenle her bireyin kendisi için uygun miktarda demir tüketmesi gerekir. Demir ihtiyacının arttığı kişilerde ise takviyelerden yararlanılabilir.
Demir Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
Demir eksikliğin oluşumu için temelde 3 mekanizma söz konusudur:
-
Yetersiz demir tüketimi
-
Demir emiliminin azalması
-
Demir ihtiyacının artması
Yetersiz demir tüketimi, bu mineral bakımından zayıf besin ögelerinin tercih edildiği veya düzensiz beslenme alışkanlıklarının bulunduğu durumlarda oluşur. Bununla birlikte, demir kaynağı besinlerin yeterli tüketilmesine rağmen azalan emilim sebebiyle de eksiklik gözlenebilir. Bazı durumlarda ise vücutta artan demir ihtiyacı sonucunda eksiklik oluşabilir. Demir eksikliğinin sıkça gözlendiği riskli gruplar ise şöyledir:
-
Hamile kadın bireyler
-
Ağır menstrüasyon geçiren kişiler
-
Çocuklar
-
İleri yaş grupları
-
Vejetaryen beslenenler
-
Böbrek yetmezliği
Demir Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Vücut için gerekli demirin alınabilmesi için bu minerali içeren besinlerin yeterli miktarda tüketilmesi gerekir. Demir mineralinden zengin besinler ise aşağıdaki şekilde listelenebilir:
-
Karaciğer
-
Kırmızı et
-
Nohut, barbunya ve soya fasulyesi gibi baklagiller
-
Fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemiş türleri
-
Demir ilaveli kahvaltılık gevrekler
-
Koyu renkli yeşillikler
Yeterli düzeyde demir tüketimi için, beslenme rutininizde yer alan besinlerin içeriklerini araştırabilirsiniz. Diyetinize eklediğiniz sağlıklı demir kaynakları sayesinde vücut için gereken miktarda demiri tüketebilirsiniz.
Demir Emilimi Nedir?
Vücut için lazım olan her besin ögesi gibi demirin de sindirim sisteminden emilmesi gerekir. Demir, sindirim sistemi içerisinde çoğunlukla mideden sonra gelen ince bağırsağın ilk kısımları olan duodenum (on iki parmak bağırsağı) ve jejunum hizasında emilir. Demir elementi, vücuttaki normal pH koşullarında ferrik (+3 değerlikli) formunda bulunur. Fakat demirin emilebilmesi için ferröz (+2 değerlikli) formu gereklidir. Alternatif olarak, demirin “hem” yapısındaki ve diğer elementler ile bağlı şekli de ince bağırsaklardan kolaylıkla emilir. Ferrik, demiri ferröze çeviren ince bağırsak enzimleri ise mideden gelen asit pH koşullarında aktifleşir. Bu nedenle demir emilimi çoğunlukla ince bağırsağın ilk bölümlerinde gerçekleşir. Emilimde ise mide asit salgısının önemli bir işlevi bulunur.
Demir Emilimini Destekleyen Besinler Nelerdir?
Bazı besinler, içerdikleri demir formu sebebiyle vücut açısından daha iyi bir kaynak niteliğindedir. Bazı besin maddeleri de direkt olarak emilimi artırabilir. Demir emilimini destekleyen besinler ise aşağıdaki gibidir:
-
Hem formunda demir içeren besinler: Hayvansal besinlerde bulunan hemoglobin, myoglobin gibi yapılar içerisinde bulunan hem formundaki demir, %40’a varan oranlarda vücutta doğrudan emilebilir özelliktedir. Karaciğer, kırmızı et gibi hayvansal besinler ise hem formundaki demir kaynaklarına örnek olarak verilebilir.
-
C vitamini içerikli besinler: C vitamini, demir mineraline bağlanarak direkt olarak emilimini destekler. C vitamini sayesinde bitkisel kaynaklardaki hem formunda olmayan demir de sindirim sisteminde yüksek oranda emilebilir.
-
Demir Emilimini Önleyen Besinler Nelerdir?
-
Birtakım besin maddeleri, demir mineraline bağlanarak bağırsaklardaki emilimini azaltabilir. Demir emilimini önleyen bu besinlerin bazıları şöyledir:
-
Fitatlar: Fitat, daha çok bitkisel besinler içerisinde bulunan bir maddedir. Bu madde, demire bağlanarak bitkisel kaynaklı demir emilimini azaltan bir etki gösterir. Hayvansal hem formundaki demirin emilimini ise değiştirmez.
-
Polifenol çeşitleri: Polifenoller, bitkileri çeşitli stres koşullarına karşı koruyan maddelerdir. İnsan sağlığı üzerinde çeşitli faydaları gösterilen birçok polifenol türü bulunur. Bununla birlikte, polifenollerin demir emilimini azaltan yönde etkileri söz konusudur. Siyah çay, kahve, tahıl, bakliyat, meyve ve sebzelerdeki polifenoller sebebiyle sindirim sisteminde bitkisel demir emilimi azalır. Hayvansal hem formundaki demir emilimi ise tıpkı fitatlarda olduğu gibi etkilenmez.
-
Kalsiyum: Vücut için önemli bir diğer mineral türü olan kalsiyum, demir ile birlikte alındığında sindirimini azaltır. Demirin ince bağırsaktan geçiş kısmına etki eden kalsiyum minerali, hem hayvansal hem de bitkisel demir formlarının emilimini azaltan bir etkiye sahiptir.
-
Bazı hayvansal ve bitkisel proteinler: Süt, yumurta ve soya gibi farklı besinlerde bulunan protein çeşitlerinin demire doğrudan bağlanarak, demir emilimini azalttığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
-
Oksalik asit: Oksalik asit, ıspanak, pazı, fasulyegiller ve fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemiş türlerinde bulunan bir maddedir. Oksalik asit, demire bağlanarak bu mineralin bağırsaklardaki emilimini azaltır.
Günlük Demir İhtiyacı
Cinsiyet, yaş, egzersiz, kronik rahatsızlıklar gibi farklı faktörlere bağlı olarak günlük demir ihtiyacında değişkenlik gözlenebilir. Farklı yaş gruplarına ait günlük demir gereksinimi aşağıdaki biçimdedir:
-
0-6 aylık bebekler: 0.27 mg (miligram)
-
7-12 aylık bebekler: 11 mg
-
1-3 yaş çocuklar: 7 mg
-
4-8 yaş çocuklar: 10 mg
-
9-13 yaş çocuklar: 8 mg
-
14-18 yaş erkekler: 11 mg
-
14-18 yaş kadınlar: 15 mg
-
19 yaşından büyük erkek bireyler: 8 mg
-
19-50 yaş arasındaki kadınlar: 18 mg
-
51 yaşından büyük kadın bireyler: 8 mg
Kadınlar, özellikle menstrüasyon sebebiyle yetişkin erkekler ile kıyaslandığında günlük daha fazla demir tüketmelidirler. Menopoz itibariyle ise günlük gereken demir miktarı azalır. Çocuklarda, devam eden büyüme ve gelişim sebebiyle artan demir ihtiyacı söz konusudur. Benzer durum, ergenlik dönemi için de geçerlidir. Günlük demir gereksinimini etkileyen diğer bir faktör ise hamilelik ve emzirme dönemleridir. Hamile kadınlarda günlük 27 mg kadar demir alınması gerekir. Emziren annelerde ise 9-10 mg civarında günlük demir ihtiyacı bulunur. Bununla birlikte günlük alınması gereken demir miktarını etkileyen farklı faktörler de söz konusudur. Örneğin, menstrüasyon dönemi ağır geçen kadınlarda artan kanama sebebiyle daha fazla demir alınması gerekir. Bu, yoğun egzersiz yapan bireyler için geçerlidir. Egzersiz sırasında kaslardaki enerji ve oksijen gereksinimi artar. Bunun bir sonucu olarak, artan demir ihtiyacı söz konusudur. Özellikle dayanıklılık gerektiren koşu gibi spor türlerinde, belli bir miktar vücut içerisinde kanama oluşur. Buna bağlı olarak daha fazla demir ihtiyacı olur. Ek olarak, bağırsaklardaki demir emilimini azaltan veya anemiye sebep olan bazı kronik rahatsızlıklarda da günlük gereksinim artar. Günlük ne kadar demir tüketmeniz gerektiği konusundaki en doğru yaklaşım için, hekiminiz ve diyetisyeniniz ile görüşebilirsiniz.
Yayınlama Tarihi: 2023-03-27
Son güncellenme Tarihi: 2023-03-27
Referanslar
-
https://www.nhs.uk/conditions/vitamins-and-minerals/iron/
-
https://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/iron/
-
https://medlineplus.gov/iron.html
-
https://www.medicalnewstoday.com/articles/287228#recommended-intake
-
https://www.webmd.com/vitamins/ai/ingredientmono-912/iron
-
https://www.verywellhealth.com/iron-supplements-benefits-4178814
-
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3775168/
-
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK448204/
NEWULİFE MAGNEZYUM MİNERALİ
-
İçindekiler
-
Magnezyum Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
-
Magnezyum Minerali Nedir?
-
Magnezyum Mineralinin Faydaları Nelerdir?
-
Magnezyum Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
-
Magnezyum Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
-
Magnezyum Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Magnezyum Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
Magnezyum; vücutta neredeyse her hücrede bulunan ve pek çok fonksiyonda önemli görevler üstlenen bir mineraldir. Vücuda çeşitli besinler yoluyla dışarıdan alınır. Vücuttaki magnezyumun büyük bir kısmı kemiklerde bulunur. Kanda bulunan fazla magnezyum ise idrar yoluyla vücuttan atılır. Vücut fonksiyonlarının düzgün bir biçimde çalışması için magnezyum seviyesinin dengede tutulması gerekir. Magnezyum; enerji üretimi, protein sentezi, sinir sisteminin desteklenmesi, kemiklerin güçlenmesi ve kalp-damar sisteminin korunması gibi pek çok sürece katkıda bulunur. Magnezyum minerali bitkisel ve hayvansal besinler, özellikle ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, tohumlar, kuru yemişler ve tam tahıllı besinlerde bulunur.
Magnezyum Minerali Nedir?
Magnezyum doğada, hayvanlarda ve insan hücrelerinde bulunan bir mineraldir. Aynı zamanda, magnezyumun insan vücudunda en fazla bulunan dördüncü mineral olduğu bilinmektedir ve yapılan çalışmalar insan vücudunda ortalama olarak 25 gram magnezyum bulunduğuna işaret etmektedir.
Vücuttaki her bir hücrede magnezyum minerali bulunur ve bu mineral hem beyin hem de vücut sağlığı için büyük önem taşır. Vücuttaki magnezyumun %50-60’ı kemiklerde yer alırken, geri kalanı kas, yumuşak doku ve vücut sıvılarında bulunur. Kan serumunda bulunan magnezyum oranı ise %1’in altındadır ve böbrekler tarafından kontrol edilir. Kandaki fazla magnezyum her gün idrar yoluyla dışarı atılır. Vücutta magnezyum eksikliği söz konusu olduğu durumlarda ise idrardaki magnezyum miktarında azalma gözlenebilir.
Magnezyum, vücuttaki yüzlerce kimyasal tepkimeye yardımcı faktör olarak katılır. Magnezyumun rol oynadığı enzim tepkimeleri arasında kas ve sinir sistemlerinin yanı sıra, kan şekeri ve kan basıncının dengelenmesi ve bağışıklık sisteminin desteklenmesi gibi süreçler de yer alır. Ayrıca, magnezyum enerji üretimine de katkıda bulunur. DNA ve RNA sentezinin yanı sıra, bir antioksidan olan glutatyon sentezinde görev alır. Sinir sistemi ve kasların kasılıp gevşemesine yardımcı olan kalsiyum ve potasyum minerallerinin hücreler arası iletiminde önemli rol oynar. Aynı zamanda, magnezyum kalp ritminin düzenlenmesine yardımcı olur.
Magnezyum mineralinin çok az bir kısmının kanda ve büyük bir bölümünün diğer doku ve organlarda bulunması nedeniyle, vücutta yeterli miktarda olup olmadığının ölçülmesi zor olabilir. Vücutta çok fazla tepkimeye yardımcı faktör olarak katılması nedeniyle, kişiler halihazırda sağlıklı bir beslenme biçimine sahip olsa bile zaman zaman magnezyum eksikliği ortaya çıkabilir.
Badem, ıspanak ve kaju fıstığı en çok magnezyum barındıran bitkisel gıdalar arasında yer alır. Çocuklarda günlük alınması gereken magnezyum miktarı yaşa bağlı olarak 30-130 mg arasında değişirken, yetişkinlerde bu miktarın cinsiyete bağlı olarak ortalama 300-420 mg aralığında yer aldığı söylenebilir.
Magnezyum Mineralinin Faydaları Nelerdir?
Vücuttaki mineraller makro ve mikro olarak ikiye ayrılır. Magnezyum, vücutta bulunan 7 temel mineralden birisidir ve bir makro mineral olduğundan, vücuda fazla miktarda alınması gerekir.
Magnezyum mineralinin vücutta 300’den fazla tepkimeye katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu tepkimeler arasında enerji üretimi, protein yapımı, gen üretimi ve genlerdeki hasarların onarımı, kas hareketleri ve sinir sisteminin düzenlenmesi gibi süreçlere ilişkin tepkimeler yer alır.
-
Enerji üretimi: Magnezyum vücuda giren besinlerin enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur. Magnezyum, ayrıca fiziksel performans açısından da önemli bir mineraldir. Egzersiz esnasında vücut normal zamanda harcadığından %20-30 daha fazla magnezyuma ihtiyaç duyar. Egzersiz süresi boyunca magnezyum, kandaki şekerin kaslara iletilmesini sağlar ve kaslarda birikerek yorgunluk hissine neden olan laktat enziminin azaltılmasına yardımcı olur. Özellikle sporcularda performansın artırılması için magnezyum takviyelerinin kullanıldığı bilinmektedir.
-
Protein yapımı: Magnezyum, amino asitlerden yeni protein üretildiği süreçlere katkıda bulunur. Aynı zamanda, DNA ve RNA’nın üretimi ve onarılması süreçlerinde yardımcı rol oynar.
-
Sinir sisteminin düzenlenmesi: Magnezyum, vücutta sinir sistemi ve beyin arasında veri iletimini sağlayan yapıların düzenlenmesine katkıda bulunur. Magnezyum, aynı zamanda beyin fonksiyonları ve duygu-durumun düzenlenmesine de yardımcı olur.
-
Migren atakları: Genel olarak sinir sistemi, kan basıncı ve kalp-damar sistemi sağlığına katkıda bulunan magnezyumun migren ağrılarının azaltılmasına da yardımcı olduğu bilinmektedir.
-
Kemik sağlığı: Magnezyum da en az kalsiyum kadar kemik sağlığına katkıda bulunan önemli bir mineraldir. Magnezyum kemik yoğunluğunun artması ve ilerleyen yaşlarda özellikle menopoz sonrası kadınlarda kemik erimesi (osteoporoz) riskinin azalmasına yardımcı olur. Ayrıca, magnezyum kemiklerde kalsiyum ve D vitamini seviyelerinin dengelenmesine de destek olur.
-
Kalp-damar sağlığı: Magnezyum aynı zamanda kalp-damar sağlığına da katkıda bulunur. Kasların kasılıp gevşemesine destek olan magnezyum benzer şekilde kalp kasının da düzgün çalışmasına yardımcı olur. Bunun yanı sıra, magnezyum kalp basıncının düzenlenmesi ve dengede tutulmasına destek olur.
-
Kan şekeri seviyesinin düzenlenmesi: Yüksek magnezyum içeren besinlerle beslenen kişilerde diyabet riskinin azalabileceğine işaret eden dair çalışmalar mevcuttur. Magnezyum kandaki şeker seviyesinin kontrol edilmesine yardımcı olur. Magnezyum eksikliği halinde ise insülin direnci artmakta, aynı şekilde insülin direnci de magnezyum eksikliğini tetikleyebilmektedir.
-
Duygu-durumunun dengelenmesi: Magnezyum mineralinin duygu-durumunun dengelenmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Yüksek magnezyum içeren beslenme biçiminin stres hormonu salgılanmasını düzenleyerek anksiyeteyi azaltabileceği tespit edilmiştir.
Magnezyum Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
Magnezyum eksikliği belirtileri sağlıklı ve dengeli beslenen kişilerde daha az görülür. Bunun başlıca sebebi, böbreklerin vücuttan atılan magnezyum miktarını kontrol altında tutmasıdır. Vücutta magnezyum seviyesinin azaldığı durumlarda, buna bağlı olarak böbrekler idrarla atılan magnezyum miktarını azaltarak magnezyum seviyesinin korunmasını sağlamaya çalışır. Ancak, magnezyum eksikliğinin uzun süre giderilememesi halinde birtakım belirtiler ortaya çıkabilir.
İştah kaybı, mide bulantısı, kusma, yorgunluk, kaslarda zayıflık ve bitkinlik en sık görülen magnezyum eksikliği belirtileri arasında yer alır. İlerleyen evrelerde kaslarda uyuşma, titreme, kramplar ve kas kasılmaları da görülebilir. Vücuttaki magnezyum seviyesinin olması gerekenin çok altına düşmesi ise potasyum ve kalsiyum seviyelerini de etkileyeceğinden, mineral dengesinin bozulması vücutta zincirleme bir reaksiyona yol açabilir.
Magnezyum Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
Magnezyum eksikliği, günlük alınan magnezyum miktarının vücudun ihtiyacı olan miktarın altına düşmesi sonucu gerçekleşir. Ancak, bazı hastalıklara sahip kişiler bu konuda daha büyük risk altındadır. Sindirim sistemi hastalıklarına sahip kişiler, tip II diyabeti olanlar ve yüksek miktarda alkol tüketen kişilerde magnezyum eksikliği görülebilir. Buna ek olarak, yaşlanmayla birlikte de vücutta diğer pek çok vitamin ve mineralde olduğu gibi magnezyum seviyesinde de azalma görülebilir.
Sindirim sistemi hastalıkları arasında özellikle Crohn hastalığı, glüten intoleransı ve çölyak gibi mineral ve vitaminlerin emilimini etkileyen rahatsızlıklar da zaman içerisinde magnezyum eksikliğine yol açabilir. İnsülin direnci ya da diyabet görülen durumlarda da böbrekler yoluyla olması gerekenden fazla magnezyum vücuttan atıldığından, magnezyum seviyesinde azalma gözlenebilir. Ayrıca, 70 yaş üstü erkekler ve ergenlik çağındaki kız ve erkek çocuklarda magnezyum eksikliğine sıkça rastlandığı söylenebilir.
Magnezyum Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Magnezyum, bitkisel ve hayvansal besinlerde çokça bulunan bir mineraldir. Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, tohumlar, tam tahıllı besinler magnezyum açısından zengin besinlerdir. Lif içeren gıdaların birçoğu da fazla miktarda magnezyum içerir. Magnezyum aynı zamanda içme suyunun içerisinde de bulunur, ancak suyun içerisinde bulunan magnezyum oranı değişiklik gösterebilir.
En çok magnezyum içeren besinler arasında kabak çekirdeği, chia tohumu, badem, ıspanak, kaju fıstığı, yer fıstığı, soya sütü, bitter çikolata, bazı balık türleri, patates, pirinç ve kuru fasulye yer alır. Kişilerin ihtiyaç duyduğu magnezyum miktarı yaş, cinsiyet, genel sağlık durumu ve yapılan fiziksel aktiviteler gibi pek çok farklı etmene göre değişebilir.
Referanslar
-
https://www.webmd.com/diet/supplement-guide-magnesium#1
-
https://www.medicalnewstoday.com/articles/286839
-
https://www.healthline.com/nutrition/10-proven-magnesium-benefits
-
https://ods.od.nih.gov/factsheets/Magnesium-Consumer/
-
https://ods.od.nih.gov/factsheets/Magnesium-HealthProfessional/
NEWULİFE SELENYUM MİNERALİ
-
İçindekiler
-
Selenyum Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
-
Selenyum Minerali Nedir?
-
Selenyum Mineralinin Faydaları Nelerdir?
-
Selenyum Mineralinin Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
-
Selenyum Mineralinin Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
-
Selenyum Fazlalık Belirtileri Nelerdir?
-
Selenyum Fazlalık Nedenleri Nelerdir?
-
Selenyum Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
-
Günlük Selenyum İhtiyacı
Selenyum Minerali Nedir, Faydaları Nelerdir?
Selenyum, vücudun temel fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gerekli olan bir elementtir. Selenyum doğada doğal olarak bulunduğu gibi selenyum ihtiyacını gıda takviyeleri yardımıyla karşılamak da mümkündür. Selenyum minerali nedir? Selenyum mineralinin faydaları nelerdir? gibi soruların yanıtları ve selenyum minerali hakkında daha fazla bilgi edinmek için yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.
Selenyum Minerali Nedir?
Selenyum. toprakta, suda ve havada bulunan; insan vücudu için olmazsa olmaz minerallerden bir tanesidir. İnsanlar ve hayvanlar, mineralleri dışarıdan hazır olarak alırlar; bir başka ifadeyle mineraller insan vücudunda üretilmez ve sentezlenmez. Hayati fonksiyonların devam etmesinde her mineralin ayrı bir görevi bulunur. Bu nedenle bir mineralin eksikliği bir başka mineralle giderilemez. Ancak bir tanesinde olan eksiklik, insan vücudundaki diğer vitamin ve minerallerin çalışma mekanizmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Selenyum da canlıların yaşamı için gerekli olan esansiyel elementlerden bir tanesidir. İlk defa 1817 yılında İsveçli bilim insanları tarafından tanımlanan selenyum, o dönemlerde sadece toksisite etkisi ile bilinirken yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde günümüzde selenyum, insan sağlığına olan sayısız faydası ile de ön plana çıkar. Selenyum doğada organik (selenometiyonin ve selenosistein) ve inorganik (selenat ve selenit) olmak üzere iki formda bulunur. Periyodik cetvelde 6A grubunda bulunan, Se şeklinde gösterilen selenyum minerali, insan vücudunda düzenleyici olarak görev alır ve birçok enziminin yapısına kofaktör olarak katılır. Bu nedenle selenyum, günlük beslenme listesinin içerisinde mutlaka yer verilmesi gereken bir elementtir. Düzenli ve sağlıklı beslenen bireyler günlük selenyum ihtiyacını, besinler yardımıyla büyük ölçüde karşılarlar. Selenyum, başta kas ve iskelet sistemi olmak üzere tüm doku ve hücreler için gereklidir.
Selenyum, insan vücudunda depolanabilir bir mineraldir. Vücuttaki selenyumun büyük kısmı, iskelet kasında depolanır. Bunun yanında günlük olarak yeterli miktarda selenyum alan kişilerde karaciğer, böbrek, testis ve tiroit bezinde de vücudun ihtiyacını karşılayacak miktarda Se bulunur. Selenyumun insan vücudundaki emilimi onikiparmak bağırsağında bir diğer adıyla duodenumda gerçekleşir.
Selenyumun Faydaları Nelerdir?
Eski zamanlarda selenyum, görme bozukluklarına neden olabilen toksik bir element olarak değerlendirilirken; 1957 yılında bilim insanlarının E vitamini eksikliği bulunan farelere Se verilmesinin, karaciğer nekrozunu önlediğini keşfetmesinden bu yana selenyum, organizma için sayısız faydası olan bir mineral olarak değerlendirilmektedir. Selenyum mineralinin kanseri önlediğine yönelik güçlü çalışmalar mevcuttur Bunun yanında depresyonla mücadele üzerinde de selenyumun olumlu etkisi olduğu düşünülür. İnsan sağlığına katkısı tartışmasız olan selenyum faydaları şu şekilde sıralanabilir:
-
Selenyumun kanseri önlediğine ve kanser vakalarında hastalığın ilerlemesini yavaşlattığına yönelik pek çok çalışma vardır. Farklı ülkelerde yaşayan kanser hastalarından alınan kan örneklerini laboratuvar ortamında inceleyen bilim insanlarının, bu hastalarda kandaki selenyum düzeylerinin düşük olduğunu fark etmesi ile birlikte o günden bu yana selenyum ve kanser arasında yakından ilişki olduğu düşünülmektedir. Özellikle karaciğer, mide ve bağırsak kanseri hastalarının kanlarındaki selenyum düzeylerinin olması gerekenin altında olduğu bilinmektedir. Bu bilgiler ışığında selenyumun kanseri önlemeye ve ilerlemesini durdurmaya yardımcı bir mineral olduğu söylenebilir.
-
Selenyumun bilinen bir diğer önemli faydası da kalp ve damar sağlığı üzerinedir. Koroner arter hastası kişilerin kanlarındaki selenyum düzeyleri ölçüldüğünde selenyum miktarının olması gerekenin altında olduğu görülür.
-
Selenyum güçlü bir antioksidandır. Bu özelliği sayesinde serbest radikallerle savaşır ve alyuvarları korur.
-
Selenyum, yaşlanma sürecini yavaşlatması ile bilinen bir mineraldir.
-
Selenyum oksidatif stresi azaltarak bağışıklık sisteminin normal çalışmasına katkıda bulunur. HIV gibi bağışıklık sistemi hastalığı bulunan kişilere hastalığa bağlı semptomları hafifletmek amacıyla selenyum takviyesi verilen örnekler mevcuttur.
-
Selenyum, hormonların ve iç salgı bezlerinin fonksiyonuna katkıda bulunur. Tiroit bezinin düzgün çalışması, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için çok önemlidir. Selenyum minerali tiroit bezinin çalışmasını destekler. Diğer organlarla kıyaslandığında tiroit bezindeki Se miktarı oldukça fazladır. Bilimsel kaynaklara göre tiroit bezinin kronik hastalıklarından olan haşimato hastalığı ile selenyum eksikliği arasında ilişki bulunmaktadır.
-
Erkek üreme organı olan testisler, selenyum depolar. Depolanan selenyum spermin kalitesini, şeklini ve sayısını olumlu yönde etkiler.
-
Selenyumun faydaları sadece beden sağlığı ile sınırlı değildir. Selenyumun ruh sağlığı üzerinde de olumlu katkıları vardır. Günlük diyetinde yeterli miktarda selenyum alan kişilerde depresyon ve anksiyete gibi rahatsızlıklara daha az rastlanır.
Selenyum Eksiklik Belirtileri Nelerdir?
Selenyumun eksikliği pek çok sağlık sorunu ile kendisini gösterebilir. Selenyum eksikliğinin başlıca belirtileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
-
Selenyum eksikliği halinde kardiyovasküler hastalıklar gelişebilir.
-
Selenyum, kas ve iskelet sistemi üzerinde olumlu katkıları olan esansiyel bir element olduğundan eksikliği durumunda iskelet sistemini etkileyen distrofi gibi hastalıklar görülebilir.
-
Selenyum eksikliğinde çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği görülebilir.
-
Selenyumun bir diğer önemli faydası da üreme fonksiyonları üzerinedir. Selenyum eksikliğinin hem kadınlarda hem de erkeklerde infertiliteye neden olduğunu gösteren pek çok araştırma mevcuttur. Selenyum eksikliği özellikle erkeklerde üreme problemleri görülmesine neden olabilir.
-
Selenyum eksikliği halinde tiroit bezinden salınan T4 hormonunda artış meydana gelebilir. Bu durum hipertiroidi olarak bilinen çarpıntı, çabuk yorulma, kilo kaybı gibi belirtilerle kendisini gösteren ciddi bir sağlık probleminin ortaya çıkmasına neden olabilir.
-
Karaciğer, selenyumun sentezinde aktif rol oynar. Selenyum eksikliği halinde hepatit, siroz gibi karaciğer hastalıkları ortaya çıkabilir.
-
Selenyum eksikliği diyabet ve insülin direnci oluşmasına neden olabilir.
-
Selenyum ve Alzheimer arasındaki ilişki konusundaki çalışmalar, yeterli düzeyde olmakla birlikte selenyum seviyesinin düşük olmasının Alzheimer riskini artırabileceği düşünülmektedir.
-
Selenyum eksikliği halinde ruh sağlığı olumsuz etkilenebilir. Selenyum eksikliği bulunan kişilerde depresyon ve anksiyete gibi sağlık sorunlarına yatkınlık görülür.
Selenyum Eksiklik Nedenleri Nelerdir?
Bitkiler ve hayvanlar, topraktaki selenyumu toplar. İnsanlar, bitkisel ve hayvansal kaynaklı besinleri tükettiklerinde günlük selenyum ihtiyacını büyük oranda karşılarlar. Selenyum, ağırlıklı olarak volkanik kayaçların bulunduğu yerlerde bulunan bir mineraldir. Bu nedenle selenyum minerali her bölgede aynı miktarda bulunmaz. Selenyum bakımından fakir bölgelerde yaşayan insanlarda selenyum eksikliği görülebilir. Buna ek olarak, mide ve bağırsak hastalığı gibi sindirim sistemi hastalığı bulunan kişilerde besinlerin sindirim süreci tamamlanamaz ve neticede selenyum eksikliği görülebilir. Hamile kadınlarda ve emziren kadınlarda da selenyum eksikliğine sık rastlanır.
Selenyum Fazlalık Belirtileri Nelerdir?
Selenyumun eksikliği kadar fazlalığı da insan sağlığına ciddi hasarlar verebilir. Selenyumun fazlalığı halinde başta tiroit, karaciğer ve kalp olmak üzere pek çok doku ve organda tahribat meydana gelir. Selenyum fazlalığına bağlı gelişen en ağır tablolardan bir tanesi, selenyum zehirlenmesidir. Selenyum fazlalığının en yaygın görülen belirtilerinden bazıları şu şekildedir:
-
Selenyum fazlalığı, sindirim sistemine ve sindirime yardımcı olan organlara zarar verebilir. Selenyum fazlalığı halinde karında şişlik, hazımsızlık gibi mide ve bağırsak problemleri görülebilir. Sindirime yardımcı organlardan biri olan karaciğer, selenyumun en çok bulunduğu organlardan bir tanesidir. Selenyum karaciğerden kana karışır, ancak selenyumun fazlalığı da karaciğerde siroz hastalığı gibi hayatı tehdit eden hastalıklar ortaya çıkmasına neden olabilir.
-
Selenyumdan zengin topraklarda yaşayan kişilerde diş çürüklerinin diğer bölgelerde yaşayan insanlara kıyasla daha fazla olduğu görülür.
-
Selenyum fazlalığında tırnaklar zayıflar ve çabuk kırılır.
-
Saç dökülmesi, selenyum fazlalığının bir diğer belirtisidir.
-
Selenyum fazlalığı bulunan kişilerin nefeslerinde sarımsak kokusu hissedilir.
-
Selenyum, kas ve iskelet sisteminde yoğun olarak bulunduğundan fazlalığı halinde reflekslerde bozulma, his kaybı ve felç görülebilir.
-
Selenyum, prostat kanserini önlemeye yardımcı minerallerden olmasına rağmen prostat kanserli hastaların yüksek dozlarda selenyum tüketmesi, kanserin ilerlemesine ve yayılmasına neden olabilir.
-
Selenyum eksikliği halinde titreme ve yüksek ateş görülebilir.
Selenyum Fazlalık Nedenleri Nelerdir?
Selenyum doğada bulunan ve canlı organizmalar için esansiyel kabul edilen bir elementtir. Bitkiler selenyumu topraktan alır ve diğer canlılar, selenyum ihtiyacının büyük çoğunluğunu bitkiler yardımıyla karşılar. Selenyum fazlalığının nedenlerinin başında selenyum bakımından zengin topraklarda yaşamak gelir. Yüksek dozda endüstriyel selenyuma maruz kalmak, selenyum fazlalığına neden olabilir. Bunun yanında günlük olarak alınması gerekenden fazla miktarda selenyum almak da selenyum fazlalığının en sık görülen nedenlerindendir.
Selenyum Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?
Selenyum, toprakta, suda ve havada bulunan; ana kaynağı doğa olan bir elementtir. Bu nedenle doğada bulunan pek çok bitki ve hayvanda farklı ölçülerde selenyum bulunur. Özellikle balık, tavuk, kırmızı et, sakatat ve yumurta gibi hayvansal gıdalar, iyi bir selenyum kaynağıdır. Hayvansal gıdalara ek olarak bitkiler de topraktaki selenyumu aldıklarından iyi bir selenyum kaynağıdır. Ancak bitkilerin bileşiğinde bulunan selenyum miktarı, bitkinin yetiştiği toprağın özelliğine göre değişiklik gösterir. Selenyum hayvansal kaynaklı besinlerde selenosistein, bitkisel kaynaklı besinlerde selenometiyonin formunda bulunur. Her iki form da dengeli alındığı müddetçe günlük selenyum ihtiyacını büyük oranda karşılar. Besinlerin bileşiminde bulunan selenyum miktarları şu şekildedir:
-
Sakatatlar selenyum bakımından zengin besinlerdir. Yaklaşık 100 gr dana böbreği 155,3 mcg, 100 gr dana karaciğeri 53,3 mcg selenyum içerir.
-
Mercimek, susam, nohut başta olmak üzere yağlı tohumlar ve kuru baklagiller iyi bir selenyum kaynağıdır. Yaklaşık olarak 100 gr yeşil mercimek 102 mcg, 100 gr susam 40,3 mcg, 100 gr kırmızı mercimek 40,4 mcg, 100 gr nohut 31,1 mcg selenyum içerir.
-
Yumurta ve yumurta ürünlerinin içerisinde de bol miktarda selenyum bulunur. 100 gr yumurtada yaklaşık olarak 53 mcg selenyum bulunur.
-
Selenyum bakımından zengin bir diğer besin grubu da deniz ürünleridir. Yaklaşık olarak 100 gr midyede 48,9 mcg, 100 gr hamside 46,6 mcg, 100 gr ton balığında 43,9 mcg selenyum bulunur.
-
Bunlara ek olarak, süt ve süt ürünleri de selenyum bakımından oldukça zengindir. Yaklaşık olarak 100 gr keçi peyniri 21 mcg, 100 gr süt 5,6 mcg selenyum içerir.
Günlük Selenyum İhtiyacı
Selenyum, canlılar için olmazsa olmaz olan esansiyel elementlerden bir tanesidir. Selenyum eksikliği, tiroit bezi ve karaciğer hastalıkları başta olmak üzere kalp damar hastalıkları, infertilite (kısırlık), saç ve cilt problemleri, kas ve iskelet sistemi hastalıkları ve kanser gibi ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle vücut için gerekli olan selenyum ihtiyacının günlük olarak alınması önemlidir. Selenyum fazlalığının da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceği bilindiğinden, diyetlerle veya gıda takviyeleriyle alınan selenyum miktarında günlük selenyum ihtiyacını aşmamak önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı Türkiye Beslenme Rehberi verilerinde hem yetişkin kadınlarda hem yetişkin erkeklerde, günlük 70 mcg selenyum alımının yeterli olduğu görülmektedir.
Sağlıklı ve dengeli beslenen kişilerde diyetle alınan selenyum ile günlük selenyum ihtiyacı büyük oranda karşılanabilir. Ancak onikiparmak bağırsağı gibi organların hastalığı veya hamilelik gibi durumlarda selenyum eksikliğine ve buna bağlı olarak çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Selenyum eksikliği bulunan kişilerin bir uzmana danışarak serum selenyum seviyelerini ölçtürmeleri ve uzmanların gerekli görmesi halinde gıda takviyeleri yardımıyla günlük selenyum ihtiyaçlarını karşılamaları önemlidir.